Bipolar Bozukluğun Tanısı
Bipolar bozukluk tek bir kan testi, röntgen ya da beyin taramasıyla saptanamaz. Doğru tanı koyabilmek için, tanının mevcut semptomlara, hastalığın gidişine, hastanın öyküsüne ve eğer mümkünse aile öyküsüne dayanması gerekir.
Tanı sürecinin başında, duygudurum değişikliklerine neden olabilecek diğer herhangi bir hastalık olasılığını dışlamak için kişinin fiziksel muayeneden geçirilmesi gerekir. Kişi çoğu zaman herhangi bir sorun olduğunu inkar eder ya da sorunları mental (ruhsal, zihinsel) hastalıktan başka nedenlere bağlar. Bu nedenle, aile üyeleri ya da arkadaşların rolü doğru tanı için çok önemlidir, çünkü bunlar kişinin ne zaman ve nasıl normalden çok farklı davranmaya başladığını anlatabilirler. Bipolar bozukluk döngüsel bir duygudurum bozukluğu olduğundan, doktorun hastanın mental (ruhsal, zihinsel) öyküsü hakkında genel bir bakışa sahip olması ve önceki atakları gözardı etmemesi son derece önemlidir. Ayrıca, ailenin mental (ruhsal, zihinsel) öyküsüne ilişkin bilgiler de son derece değerli olabilir, çünkü bipolar bozukluğun ailelerde süregeldiği bilinmektedir.
Bipolar bozukluğu olan kişiler gerektiği gibi tanı koyulup, tedavi edilmeden yıllarca bu sorunu yaşayabilmektedirler. Bipolar bozukluktaki büyük çeşitlilik (atakların farklı şiddet, tip, sıklık ve süreler göstermesi) çoğu zaman bu hastalığın fark edilmesini hekimler için bile güçleştirmektedir.
Bipolar bozukluğu olan kişilerin bir doktora başvurdukları zaman noktası çok önemlidir. Kişiler hipomanik ya da manik bir atak sırasında nadiren tedavi arayışına girmektedirler, çünkü ne denli bozukluk yaşadıklarını fark etmezler. Öte yandan, depresif atak sırasında yardım almaya çalıştıklarında ise, çoğu zaman klinik depresyon geçirdikleri düşünülerek yanlış tanı koyulmaktadır. Bipolar bozukluk tanısı konulurken karşılaşılan bir diğer güçlük de, birçok semptomun majör depresyon, şizofreni ve diğer mental (ruhsal, zihinsel) bozukluklar gibi bir başka hastalığın bir parçası gibi görünebilmesidir. Bipolar bozukluğun erken dönemleri, mental (ruhsal, zihinsel) hastalıktan başka bir problem gibi gözükebilir. İlk bakışta alkol veya ilaç kötüye kullanımı ya da zayıf okul veya iş performansı gibi görünebilmektedir.
Bipolar Bozukluğun Tedavisi
Bipolar bozukluk tedavi gerektiren gerçek bir hastalıktır. Bipolar bozukluk çoğu zaman bir ‘karakter kusuru’ ya da ‘kişisel zayıflık belirtisi’ olarak yanlış biçimde tanımlanmaktadır. Burada önemli olan, insanların, bipolar bozukluğun gerçek bir hastalık olduğunu, uygun ve uzun dönemli tedavi almalari koşuluyla bu bozukluğu olan kişilerin çoğunun düzelebileceğini fark etmeleridir. Yaygın olarak 2 tedavi tipi bulunmaktadır: (1) ilaç tedavisi ve (2) psikoterapi (‘konuşma’ terapisi). Her iki tedavi tipinin bir bileşimi genellikle en iyi sonucu vermektedir.
İlaç tedavisi
Koruyucu ve akut tedavi için ilaçlar; Bipolar bozuklugun ana tedavisi ilaç tedavisidir. Bu hastalığın tedavisinde kullanılan en önemli ilaç tipi, kişinin duygudurumunu kontrol altına almak için yazılan ilaçlardir. Bu ilaçlar ‘duygudurum düzenleyicileri’ olarak adlandırılmaktadır ve gelecek atakların önlenmesi ve başlamış bir atağın tedavi edilmesinde etkilidirler. Genel olarak, bipolar bozukluğu olan kişiler duygudurum düzenleyicileri ile tedaviye uzun süre (yıllarca) devam etmektedirler.
Duygudurum düzenleyicilerinin kullanılmasına karşın ortaya çıkan mani veya depresyon ataklarını tedavi etmek için ek ilaç tedavileri yazılmaktadır. Örneğin, antipsikotik ilaçlar esas olarak manik atak sırasında yazılırken, antidepresan ilaçlar yaygın olarak depresif atak sırasında verilmektedir. Araştırmalar, antidepresanların mani, hipomani ya da hızlı döngüye geçişi tetikleyebildiğini göstermiştir. Bu nedenle, bipolar bozukluğu olan kişileri bu geçisten korumak amacıyla antidepresan ilaçla birlikte duygudurum düzenleyicileri de yazılmaktadır. Hastalığın semptomlarını tedavi etmek için başka ilaçların alınması da gerekebilmektedir.
İlaç tedavisinde ayarlamalar
Hastalığın farklı evreleri sırasında tedavi planlarında değişikliklerin yani sıra ilaç tedavisinde ayarlamalar yapılması da gerekebilmektedir. Eğer hasta bir manik ya da depresif atak geçirebileceğini hissederse, ivedilikle doktoruyla temasa geçmelidir. İlk uyarı işaretlerinde ilaç tedavisinde yapılacak ayarlamalar genellikle normal duyguduruma dönüşü sağlamakta ve tekrarlayan atakları önleyebilmektedir.
Tedavi planına bağlı kalma gereği
Büyük sıklıkla, kişiler (1) kendilerini daha iyi hissettikleri için, (2) ‘uç noktaları’ atlattıkları için ya da (3) yan etkilerden rahatsız oldukları için ilaçlarını bırakmak isterler. Oysa, bipolar bozukluğu olan kişilerin semptomlar kaybolduktan sonra bile ilaçlarını düzenli olarak almaları başarılı tedavi için büyük önem taşımaktadır. Eğer ilacı bırakırlarsa, muhtemelen sonraki birkaç gün ya da hafta içinde yeni bir atak yaşamayacaklardır ancak büyük olasılıkla sonunda bir nüks yaşayacaklardır. Kişiler, ne kadar fazla atak yaşarlarsa, sonraki her bir ataği tedavi etmenin o kadar zor olacağını ve atakların daha da sıklaşacağını akıllarında tutmalıdırlar.
Psikoterapi
İlaç tedavisine ek olarak uygulanan psikoterapi, bipolar bozukluğu olan kişilere ve ailelerine destek, eğitim ve rehberlik sağlamada çoğunlukla yararlı olmaktadır. Gelecekteki ataklari önlemede de yardımcı olabilmektedir.
Hastaneye yatırma
İntihar riskinden dolayı, şiddetli depresyonu olan kişilerin kısa süreyle hastaneye yatırılması gerekebilir. Kendilerine ve başkalarına zarar vermelerini önlemek için, manik atak geçiren kişiler için de bu gerekli olabilir.
Hastalığın Etkileri
Düşünce, duygu ve davranışlardaki aşırılıklar, kişinin yaşamının pek çok alanını etkiler ve aşağıdaki durumlara neden olabilir:
- Eş, aile ve arkadaşlarla ilişkilerde problemler
- Konsantrasyonda azalma
- Kişinin sağlığını veya yaşamını riske sokan davranışlar
- Kendine güven eksikliği ve kişinin yaşamını kontrol etmesiyle ilgili bozukluklar
Durum tedavisiz olarak ne kadar devam ederse, kişinin ve ailesinin yaşamına etkisi de o kadar büyük olmaktadır.