Yapay Zekanın Psikiyatrik Hastalıklar Üzerindeki Etkileri

 Yapay Zekanın Psikiyatrik Hastalıklar Üzerindeki Etkileri

Yapay zekâ, özellikle son yıllarda psikiyatri alanında hem umut verici gelişmelerin hem de yeni ruhsal risklerin merkezine yerleşti. Bir yandan depresyon, anksiyete veya demans gibi hastalıkların tanı ve tedavisinde güçlü bir destek sunarken; diğer yandan sosyal medya, dijital bağımlılık ve gerçeklik algısındaki bozulmalar yoluyla ruh sağlığını olumsuz etkileyebiliyor. Son zamanlarda klinik gözlemlerimde başvuran danışanlarımın bana başvurmadan öncesinde yapay zeka uygulamalarında şikayetlerini sıklıkla araştırıp çözüm bulmaya çalışmaları, bir taraftan pozitif etki sağlarken, öte taraftan yapay zeka halüsinasyonunun zorluğunu yaşamalarına sebep oluyor. Yapay zekâ alanında “halüsinasyon” terimi, sistemin gerçekte var olmayan bilgileri üretmesi veya doğruluğu olmayan çıkarımlar yapması anlamında kullanılır. Ancak bu durumun psikolojik bir karşılığı da vardır: bireyler, yapay zekâ ile etkileşim sırasında sistemin bilinçli, duygusal ya da “canlı” olduğuna inanabilir. Bu algı, özellikle yalnızlık, paranoya ya da psikotik yatkınlığı olan bireylerde gerçeklik değerlendirmesini zayıflatabilir. Gerçekte var olmayan bir bilince atfedilen anlam, “dijital halüsinasyon” olarak adlandırılabilecek yeni bir fenomeni ortaya çıkarır. Bu nedenle yapay zekâ destekli sistemlerle uzun süreli ve duygusal içerikli etkileşimlerin, özellikle hassas bireylerde dikkatle sınırlandırılması önerilir.

Yapay Zekânın Klinik Alandaki Katkıları

  1. Erken tanı ve izlem:

Yapay zekâ sistemleri artık yalnızca görüntü tanımada değil, ruhsal belirtileri analiz etmede de kullanılabiliyor. Örneğin Stanford Üniversitesi’nde geliştirilen bir algoritma, hastaların ses tonundaki değişimleri analiz ederek depresyon belirtilerini erken dönemde tespit edebiliyor. Benzer şekilde İngiltere’de yapılan çalışmalar, sosyal medya paylaşımlarındaki kelime seçimlerinden anksiyete düzeylerini tahmin eden modeller geliştirdi.

  1. Kişiselleştirilmiş tedavi:

Yapay zekâ, her hastanın geçmiş tedavi yanıtlarını, genetik özelliklerini ve yaşam alışkanlıklarını analiz ederek ilaç ve terapi önerilerini kişiye özel hâle getirebiliyor. “Akıllı psikiyatri yazılımları”, hangi antidepresanın kimde daha etkili olabileceğini tahmin etmek için büyük veri analizlerinden yararlanıyor.

  1. Dijital terapi uygulamaları:

Bugün birçok ülkede yapay zekâ tabanlı psikoterapi uygulamaları ruh sağlığı desteğinde aktif olarak kullanılıyor. Örneğin “Woebot” adlı dijital sohbet uygulaması, bilişsel davranışçı terapi prensipleriyle depresyon ve kaygı yaşayan bireylere günlük destek sağlıyor. Araştırmalar, bu tür uygulamaların özellikle genç erişkinlerde hafif depresyon ve anksiyete belirtilerini anlamlı şekilde azalttığını gösteriyor.

Ayrıca Türkiye’de de son dönemde psikiyatristlerle entegre çalışan yerli dijital ruh sağlığı takip sistemleri geliştirilmeye başlandı. Bu sistemler, hastaların uyku düzeni, adım sayısı, sosyal medya etkinliği gibi verileri analiz ederek olası relaps (nüks) riskini erken bildirebiliyor.

Günlük Yaşamda Yapay Zekânın Dolaylı Etkileri

Yapay zekânın yalnızca klinik değil, günlük yaşam üzerindeki etkileri de giderek artıyor. Gün içerisinde kullanım miktarı artmasıyla beraber;

  1. Sosyal medya algoritmaları ve bağımlılık:

TikTok, Instagram veya YouTube gibi platformlar, kullanıcının ilgi alanlarını yapay zekâ yardımıyla analiz ederek kişiye özel içerikler sunar. Bu durum kısa vadede eğlenceli görünse de uzun vadede ekran bağımlılığı, dikkat dağınıklığı ve yalnızlık hissini artırabilir. Özellikle ergenlerde “beğeni” ve “onay” odaklı dopamin döngüsü, bağımlılık benzeri bir etki yaratır.

  1. Gerçeklik algısının zayıflaması:

Yapay zekâ ile üretilen deepfake (derin sahte) videolar, görsel olarak gerçek kişilerle ayırt edilemeyecek kadar inandırıcı hâle geldi. Bu içeriklerin sosyal medyada yaygınlaşması, özellikle psikotik bozukluk veya paranoyak eğilimi olan bireylerde gerçekle kurgu arasındaki sınırın bulanıklaşmasına neden olabilir.

  1. Yalnızlık ve empati eksikliği:

Yapay zekâ destekli sohbet uygulamaları (örneğin Replika) bazı kullanıcılar için arkadaşlık ya da duygusal paylaşım alanı hâline geldi. Ancak uzun süreli kullanımda gerçek sosyal ilişkilerden uzaklaşma ve empati becerilerinde zayıflama riski bildirilmiştir.

  1. Gelecek kaygısı ve mesleki stres:

Yapay zekânın iş dünyasında hızla yer alması, birçok bireyde “yerimi makineler mi alacak?” endişesini doğuruyor. Bu durum özellikle genç yetişkinlerde anksiyete ve uyku bozukluğu sıklığını artıran yeni bir stres faktörü hâline geldi.

Etik ve Psikolojik Riskler

Yapay zekânın psikiyatrideki kullanımı, beraberinde bazı etik ve psikolojik riskler de getiriyor:

Gizlilik riski: Duygusal analiz yapan sistemler, kişisel verileri toplarken mahremiyetin ihlal edilme tehlikesi taşır.

Empati eksikliği: Yapay zekâ, duygusal nüansları tam olarak algılayamadığı için bazı hastalarda soğuk veya mekanik bir etki bırakabilir.

Aşırı güven riski: Hastaların “yapay zekâ her şeyi bilir” düşüncesiyle insan terapist desteğini reddetmesi, tedavi sürecini olumsuz etkileyebilir.

Psikiyatride Geleceğe Bakış

Yapay zekâ, psikiyatride yardımcı bir klinik araç olarak konumlanmaktadır. İnsan terapistlerin yerini almak yerine onların karar süreçlerini desteklemesi hedeflenmektedir.

Yakın gelecekte:

Akıllı telefonlardan toplanan verilerle erken uyarı sistemleri,

Nörogörüntüleme analizleriyle kişiselleştirilmiş depresyon tedavileri,

Sanal gerçeklik ve yapay zekânın birleştiği travma terapileri daha yaygın hâle gelecektir.

Ancak teknoloji ilerledikçe ruh sağlığı profesyonellerinin temel ilkesi aynı kalmalıdır: İnsanı merkeze almak. Yapay zekâ, psikiyatrinin yerini değil, vizyonunu genişletmelidir.

Sonuç olarak Yapay zekâ, psikiyatri alanında devrimsel bir dönüşüm yaratmaktadır. Tanı koyma sürecini hızlandırmakta, tedavileri kişiselleştirmekte ve terapötik desteğe erişimi kolaylaştırmaktadır. Ancak aynı zamanda dijital bağımlılık, sosyal izolasyon ve gerçeklik algısında bozulma gibi yeni psikolojik riskleri de beraberinde getirmektedir.

Bu nedenle geleceğin psikiyatrisi, teknolojiyi empatiyle, veriyi insan hikâyesiyle, algoritmayı terapötik sezgiyle birleştirebilen bütüncül bir bakış açısına ihtiyaç duyuyor.

Yapay zekâ, doğru sınırlar içinde kullanıldığında insan zihnini anlamada güçlü bir konumda yer almasına rağmen, onu asla ikame etmemelidir.

 

Sağlıklı Günler Dilerim

Uzm. Dr. Burhan Burhanoğlu

Psikiyatrist & Psikoterapist

Fethiye / Muğla

Z Ajans © 2025. Tüm Hakları Saklıdır.